Körün Kıssası (Körlerin Yürüyüşü)
- esra duygu
- 2 Mar 2023
- 5 dakikada okunur
Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer.¹

Ressam: Pieter Brueghel (Baba)
Eserin Bitiş Tarihi: 1568
Dönem: 16. yüzyıl
Eserin Bulunduğu Yer: Museo e Gallerie Nazionali di Capodimonte, Naples, Italya
Eserin Gerçek Boyutu: 86 cm x 154 cm
Tür: Alegorik Resim, Tarihi Resim
Stil: Kuzey Rönesansı
Teknik: Zamklı boya
Materyal: Tuval
Körlerin Kıssası, Körlerin Kör Kılavuzu, Körlerin Yürüyüşü (Der Blindensturz) gibi farklı isimlerle anılan bu çalışmayı Flaman ressam Pieter Bruegel, ölümünden yaklaşık bir yıl önce tamamladı. O dönemde tahminen² 43 yaşındaydı. Bu tabloda İncil'de yer alan bir bölüm ressama ilham kaynağı olmuştur.³
Tabloda resmedilen konuyu kısaca anlatmam gerekirse, bir Pazar günü kiliseye ibadete gelen insanlardan yardım toplamak için bir araya gelmiş altı görme engellinin, Hollanda'nın Brabant bölgesindeki düzlükteki talihsiz toplu düşüşünü görüyoruz. Grubun en önündeki kişi, müzik çalarken geride kalanlar insanlardan sadaka dileniyorlar. Belki de en öndeki kişi, yalnızca dereden akan sudan biraz içmek istedi ve eğilince çukara düştü, diğerleri de onu takip ettiği için sonları onun gibi olacak. Bana bu hikayeyi düşündüren ressamın ta kendisi. Çünkü en öndeki figür düşünce elindeki müzik aletini de düşürüyor ve arka plandaki kilise oldukça dikkat çekici. Perspektif açısından daha geri planda ve daha küçük resmedilmesi gerekirken, kilisenin konumu tam olarak bakış açımız içerisinde. Körler grubuna bakarken kiliseyi de görebiliyoruz. Ve arka planda ağaçlar, yeşillikler, tepeler ve evler birbirleri içine geçerek resmedilirken, kilisenin sınırları hepsinden ayrılıyor, üstelik hiç hayal bile etmeyeceğimiz dikkat çekici grilikte. Çünkü normalde griler dikkat çekmez, grinin doğası böyledir değil mi?
Brueghel'in bu tablosu, düşüşün gidişatını tasvir etme girişimini temsil ediyor. İnsanları soldan sağa doğru izlediğimizde hemen hemen benzer sopaları tutarak birlikte ilerlediklerini, ve belirsizliğin yavaş yavaş dehşete/korkuya dönüştüğünü görüyoruz. En önde bulunan kişi çukura düşüp yuvarlanmış, hemen arkasındaki onun üzerine düşmek üzere ama görünüşe bakılırsa bu durum geride kalanları pek etkilememiş. Ressamımız burada müthiş bir ivmeyi resmetmiş. Resim, bu açıdan alegorik resim özelliği taşıyor. Peki nedir bu? Bir öykü, bir düşünce, bir davtanış ya da kavramın figüratif bir simge halinde betimlendiği bir resim türüdür alegorik resim. Alegorik resimde çoğunlukla soyut kavramlar kişileştirilerek doğada olmayan bir biçimde sunulurlar. Ayrıca tablo aynı zamanda tarihi resmin de tüm özelliklerini taşıdığı için o kategoriye de girebilir.

Şimdi sizden ikinci kör adam figürüne yoğunlaşmanızı ve yakından bakmanızı istiyorum. Hemen yukarıya sizler için detaylı bir resim bıraktım. Gözlerinin olmamasına rağmen yüzündeki duyguyu okuyabiliyoruz öyle değil mi? Bildiğimiz bir ifade çünkü bu: Dehşet/korku. Biz, yani izleyici resmin geneline baktığında az sonra olacakları görebiliyoruz. İkinci figür hatta belki üçüncü figür tökezleyerek, grubun başında yürüyen ve çoktan çukura düşen adamın üzerine düşüp resmin ve manzaranın bütün sakinliğini bozacaklar.
Ben genel olarak Bruegel tablolarını seviyorum. Figürleri işlemesini. Yüzlerine yerleşen karmaşık duyguları, detaylarını… Bu ikinci figürde bir başka özellik daha var dikkatimi çeken. Ağzının açık tasvir edilmesi. Bu, belki de onun öndeki adamın üzerine düşmemek için bağırmaya çalıştığını gösteriyor olabilir. Veya düşmemek için yaptığı hamleler sırasında, yaşlı vücudunun ona oynadığı basit bir oyun da olabilir. Ayrıca bu figür resimde izleyiciye doğru bakan tek figürdür. Gözlerinin resmedilmemesi, yokluğu da beni dehşete düşürüyor doğrusu. Ayrıca körler genellikle sadakalarla hayatta kaldıkları için, yanlarında taşıdıkları sadaka çantaları, yemek için kap kacak, sadaka toplarken çaldıkları müzik aletleri olurdu. Brueghel de resmindeki körleri bu şekilde betimledi.
Diğer figürlerin yüzleri dikkatlice incelendiğinde onların da korkuya kapılmış olduğunu fakat bu korkunun ikinci figürdeki gibi olmadığını, ağızlarının açık tasvir edildiğini görmekteyiz. Bağırarak birbirlerini de uyarıyor olabilirler. Figürlerden bir tanesi daha oldukça dikkat çekici, o da dördüncü sırada resmedilen adam. Bu figürde açıklayamadığım bir gariplik var, beni rahatsız eden. Sanırım oyuk olan göz yuvalarını yukarıya doğru çevirip dua ediyor gibi resmedilmesi.

Rönesans boyunca körler genelde gözleri kapalı olarak çizilmekteydi. Kendi döneminde yaşayan insanları ayrıntı şekilde inceleyen Brueghel, konuyu farklı ele aldı. O dönemde, doğuştan kör olanların yanı sıra, yetersiz hijyenik koşullar ve çeşitli hastalıklar sebebiyle kör kalanlar da vardı. Bazı sanat eleştirmenlerine göre, körlerden birkaçının körlük nedeni de tabloya bakınca anlaşılabiliyor. Soldan üçüncü körün korneaları lösemi infiltrasyonu sebebiyle zedelenmiş, dördüncünün hastalığı amorozis, beşincinin ise gözleri oyulmuş.
Daha önceki yıllarda bu tabloyla ilgili yazdığım yazıda(yaklaşık 8-9 yıl önce), kilisenin gerçek bir mekan gibi durmadığını söylemiştim. Bana bunu düşündüren, yukarıda da anlattığım gibi kilisenin çevresindeki keskinlikle diğer yapılardan sıyrılması. Sanki oraya sonradan kondurulmuş gibi. Ancak yıllar içinde kendi duvarımı da süsleyen kanvas tabloya bakınca bu düşüncem tamamen değişti. Zaten halihazırdaki sanat eleştirmenleri de bu konuda ikiye bölünmüş durumda, kimileri bu mekanın gerçek olmadığını hayal ürünü olduğunu kimileri ise daha önce bu bölgede yer alan Saint-Anna kilisesine benzeyen bir kilise olduğunu ressamın da buradan esinlenerek bu kiliseyi kondurduğunu öne sürüyor. Sonuç her ne olursa olsun, yıllar içinde kilisenin artık resimden çok da ayrışmadığını düşünmeye başladım. Belki de sıkça gördüğüm içindir, bilemiyorum. Ya da resimdeki diğer detaylara daha çok dikkat edip bir "Pazar günü senaryosu" kurduğum içindir, bilemiyorum. Kiliseyle ilgili bir diğer dikkatimi çeken durum ise, bunun bir kilise olduğunu biliyoruz, öyle değil mi? Ama herhangi bir yerinde haç işareti yok. Hans Bol tarafından 1561'de resmedilen gravürde bu tablodan farklı olarak iki kişinin haç önünde diz çökerek dua ettiğini ve arka planla tezatlık oluşturarak çizilen koyu renkli haçın açıkça vurgulandığını görürüz. Bol, çizdiği gravürde ön plandaki Katoliklerin Hıristiyanlığın gerçek mesajını kaçırdıklarını ve arka planda dua edenlerin ise gerçekte Tanrı'ya giden yolda olduklarını açıkça gösterir. Tam da bu nedenle, Bol'un ikonografik konseptinde, haç sürekli olarak doğru inancı gösterme işlevine sahiptir. Ancak haçın bu işlevi Brueghel'de bulunmaz. Ressamımız, resmi çerçeveleyerek haçın yokluğunu adeta zorluyor. Kurtuluşun kesinliğinin bir işareti olarak haç kilisede resmedilmemiş. Körlerden, ikinci adamın boynunda bir haç taşıdığını görüyoruz. Ancak yine de onu taşıyor olması düşmesine ya da hata yapmasına engel değil.
Figürlerin dizilişine bakın. İkinci ve üçüncü figür arasında kilisenin önünde bir boşluk var. Bu boşluk kasıtlı olarak mı bırakıldı? Bunun ne anlamı olabilir? Sanki ressam bu figürlerle tek bir kişinin düşüşünün yavaşlatılmış aşamaları betimleniyor. Yoksa tüm bunlar o körlerin Tanrı'ya yakınlığıyla mı ilgili?
Bir görüşe göre aradaki bu boşluk, figürlerin kaderlerini belirleyici nitelikte. Kilisenin diğer kısmında kalan ve neredeyse düşmek üzere olan iki figürün eski bilgileri benimseyen sahte Katolikler olduğunu ve onlar için kurtuluşun olmadığı ama diğer dört figürün Mesih'i gerçek ışık olarak kabul ettiklerini onların Evanjelik Hıristiyanlar olduğunu ve her zaman onlar için umut olduğunu savunuyorlar. Bu durum bize, Hans Holbein'in gravürünü düşündürüyor. Genellikle bu gravür ve tablo bu açıdan sıkça karşılaştırılıyor. Bu yüzden Holbein gravürüne yapılan bu atıf önemli, çünkü bize Reformasyon döneminde düşen kör adamın ikonografisine eşlik eden itirafçılaştırmayı hatırlatıyor. Bruegel'den önce bile, İncil'deki benzetme diğer mezhepleri kınamak için kullanılıyordu.
O dönemlerde popüler olan kalvinist öğretiye göre, körlük bir tür cezaydı: Tanrının bu ızdıraba çarptırdığı kişilerin, çeşitli nedenlerden dolayı bu durumu hak ettiğine inanılırdı. Resimde birbirini takip ederek ilerleyen grup, önlerindeki çukura doğru gitmekte olduklarından habersizdir. Çukurun üst tarafında, düşmekte olan körün hemen yakınında görülen zambak ise, genelde saflığın ve çekilen acıdan sonra gelen müjdenin hatta kurtuluşun simgesidir, ancak Brueghel'in resimde bu zambak ile, körlerin kurtuluşunu ima edip etmediğine dair kesin bir şey söyleyemiyorum.
Brueghel'in Körün Kıssası adlı eseri,
bireyin kişisel başarısızlıktan ziyade
daha çok Hıristiyan dininin düşüşüne odaklanıyor.
İrlanda teolojisinin ruhuna uygun olarak, Bruegel'in bu eseri, kişisel başarısızlıktan çok Hıristiyan dininin düşüşünden bahseder. Brueghel, resmin izleyicisi olan bizlere bir mesaj iletmeseydi, bizleri alçakgönüllü olmaya teşvik etmeseydi, Brueghel olmazdı. Bu resim, bizleri ihtiyatlı bir şekilde uyarıyor.
Brueghel, farklı birçok rengi tezatlar oluşturacak şekilde kullandığı dans ve düğün resimlerinin aksine bu tabloda, kahverengi, gri ve mavi tonlarından ibaret olan kısıtlı bir renk paleti kullanmıştır.
Notlar:
1: Matta İncili – 15:14
2: Ressamın ölüm tarihi (1569) kesin olmasına rağmen doğum tarihi tam olarak bilinmiyor, yalnızca bazı kayıtlara 1525-1530 arası diye not düşüldüğünü görebiliyoruz. Bu nedenle tam olarak kaç yaşında bu tabloyu tamamladığını veya kaç yaşında vefat ettiğini bilmiyoruz.
3: Yeni Ahit – Matta İncili 15. Bölüm
Comments