top of page

Yıldızlı Gece

  • Yazarın fotoğrafı: esra duygu
    esra duygu
  • 21 Kas 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 Kas 2023

Kimse yıldızlı geceyi Vincent van Gogh'un gözlerinden göremedi...

yıldızlı gece by dönüşümler

Ressam: Vincent van Gogh

Eserin Bitiş Tarihi: 1889

Eserin Yaradılış Yeri: Saint-Rémy-de-Provence, Fransa

Eserin Bulunduğu Yer: Modern Sanatlar Müzesi (MoMA, New York)

Eserin Gerçek Boyutu: 73.7 x 92.1 cm

Tür: Manzara

Stil: Ard İzlenimcilik

Teknik: Yağlıboya

Materyal: Tuval


Yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için, kuşkusuz,

siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor.

Vincent W. van Gogh


yıldızlı gece by dönüşümler

Yıldızlı Gece hakkında ilk kez Temmuz 2015'te yazmıştım. Aradan dokuz yıl geçti ve neredeyse 30 yaşına gireceğim. Etrafımdaki insanlara bakınca çoğunun büyük oranda mutlu olduğunu görüyorum. Esasen ben de öyle olmak isterdim fakat son günlerde müthiş bir karamsarlığın içine düştüm ve kolaylıkla da çıkamıyorum. Bu yüzden sevdiğim bir resme bakmak, ezberlediğim bir şiiri yeniden okumak bana kendimi iyi hissedecektir düşüncesiyle tekrar karşınızdayım. Yıldızlı Gece, benim için oldukça özel bir eser ve bu yazıda bu eseri birlikte inceleyeceğiz.


Orijinal ismiyle De Sterrennacht - Yıldızlı Gece, Vincent W. van Gogh tarafından gündoğumundan hemen önceki bir vakitte(*) Fransa'da kaldığı akıl hastanesinin penceresinden Saint-Rémy-de-Provence'de gördüğü manzarayı betimliyor.


Van Gogh, çok sevgili dostu Paul Gauguin ile bir tartışma sonrasında yaşadığı meşhur kulak memesi kesme macerasından birkaç gün sonra geçirdiği ruhsal çöküntü üzerine Güney Fransa’da bulunan Saint-Rémy-de-Provence köyünde bulunan bir senatoryuma kaldırılır. Burada kaldığı dönemde iyileşmeyi beklerken hem yoğun aktivite dönemleri hem de uzun süreli derin depresyon dönemleri yaşıyordu. Bazı kaynaklarda burada bipolar bozukluk tanısı aldığı yazıyor. Hastanede kaldığı süreçte mani dönemlerinde hayal gücü ve üretkenliği arttığı için hastane yönetimi tarafından resim malzemeleriyle birlikte hastane bahçesinde çalışmasına, uzaklaşmamak kaydıyla küçük gezintiler yapmasına olanak sağlanıyordu. Coşkuyu hissettiği ve üretkenliğinin arttığı dönemde yaptığı resimler ve seçtiği renkler oldukça cesur ve duygu doluydu. Aynı zamanda yoğun depresyon dönemlerinde ise hastaneden çıkmasına izin verilmediği için, geceleri kaldığı odanın penceresinden manzarayı izleyerek gündüzleri zihninde kalan görüntüyü, duyguları ve düşünceleriyle birlikte tuvale aktarıyordu. Hal böyle olunca, bu tablo hem coşkunluk döneminden hem de depresyon döneminden izler taşımakta. Hem gerçekliği hem de onun hayal gücünü yansıtmakta. Hem Fransa, Provence'den hem de kendi memleketi olan Hollanda'dan izlenimler sunmakta. Resimdeki tüm bu tezatlar ressamın içinde bulunduğu durumu oldukça iyi yansıtıyor, bakmasını bilene.

yıldızlı gece tablo detayı by dönüşümler

Yıldızlı Gece’nin bitmez tükenmez şöhreti bir yana, işin ilginç tarafı Van Gogh‘un bu resim hakkındaki kişisel görüşlerini etrafındakilere oldukça sınırlı olarak bildirmesi. Bunun temel nedeni, sanıyorum ki resimle ilgili konulara yalnızca iki mektubunda ve kısa kısa değinmiş olması. Genellikle kardeşine yazdığı mektuplarda yaptığı tabloları, çizdiği eskizleri oldukça detaylı olarak anlatmayı tercih etmiş ancak aynı seçimi Yıldızlı Gece için yapmamış. Bulabildiğim ve çevirebildiğim kadarıyla tabloyu yapma fikri kendi kaleminden yazdıklarına dayanarak şöyle ortaya çıkmış:


"Sürekli servileri (ağaç) düşünüyorum.

Ayçiçekleri'nde yaptığım gibi onlarla da bir şeyler yapmayı çok isterim.

Servilerin şimdiye dek bu şekilde resmedilmemiş olmasına hayret ediyorum.

Onları her yerde görüyorum. Bir servinin gökyüzüne uzanışı ve gövdesi

bana Mısır dikilitaşlarını anımsatıyor."

Vincent W. van Gogh


Eserde, köyün meydanı gecenin karanlığında girdaba kapılarak dönen gökyüzünün altında resmedilmiş. Sağ taraftaki dağlar, Alpilles dağ sırasını göstermekte. Köy evlerinin küçük pencerelerinden çıkan sarı ışık gece yaşamına dikkat çekmekte. Evlerin bulunduğu bu bölgede en çok dikkat çekici öge, uzun çan kulesi olan küçük beyaz kilise. Ancak yine de gökyüzünün manzarasıyla karşılaştırıldığında kilise ne yazık ki tabloda belirgin bir şekilde ikincil bir rol oynuyor. Kilisenin kulesi, tabloya hafif kuzeyli bir hava katıyor. Hatırlayalım, ressamımız Hollandalı.


Hastane yönetiminin izin verdiği ölçüde küçük gezintilere çıkan Van Gogh'un resmedebileceğin konular oldukça sınırlıydı: Taş duvarlar, tepeler, köyler, zeytin ağaçları ve sıra sıra serviler... Zeytin ve servi ağaçları Saint Remy'de hemen hemen her manzarayı süslüyorlardı. Ve Van Gogh'un hastanede kaldığı dönem boyunca resmettiği hemen hemen her çizimde, boyadığı her tabloda servi ağaçları görülüyordu. Bazı eleştirmenler Yıldızlı Gece'deki servi ağacının sembolik bir anlamı olabileceğini öne sürdüler. Tablodaki az sayıda dikey unsurdan biri olan bu öge, alev benzeri kıvrımlarıyla yeryüzünü gökyüzüne bağlıyor gibi görünüyor. Ölümü, ruhun yükselişini ve ölümden sonraki huzuru temsil edebileceği düşünülüyor.

yıldızlı gece tablo detayı by dönüşümler

Bir diğer nokta ise, izleyicinin resme baktığı açı. Bizler adeta bir binanın üst katlarından manzarayı izliyormuşuz gibi. Bakış açısı ressam tarafından yer seviyesinden oldukça yukarıda seçilmiş. Buradaki amaç ise çok büyük bir ihtimalle ressamın, gökyüzünün resmin büyük çoğunluğunu kaplamasını istemesidir. Böylece bakmakta olduğumuz köy gökyüzünün altında oldukça mütevazi ve şirin duracaktı. Ki öyle de olmuş, değil mi?


Solda bulunan hilal şeklindeki parlak ay, resmin bir diğer ilgi çekici ögesi. Yıldızlar ise Büyükayı Takım Yıldızı’na benziyor. Mavi zemin üzerine birkaç sarı ve biraz beyaz fırça darbesi ile yıldızlar adeta birer işaret fişeği gibi açılmakta. Yıldızların resmedilmesi hakkında ilginç bir görüş var. Van Gogh‘un resmi yaptığı dönemde eskisi kadar dindar olmadığını biliyoruz, ancak yine de bir ihtimal de olsa Eski Ahit’teki Yusuf’un öyküsünden etkilenmiş olabileceğini düşünen sanat eleştirmenleri var. Çünkü yıldızlar, Van Gogh‘un pencereden bakarak görebileceği bir konumda değildi. Yani geceleri izleyip, gündüzleri aklında kalanları resmettiği bu mekan bugün hâlâ resimdeki gibi olmasına rağmen, bulunan bölgeden tam tersi taraftan yıldızlar görünüyor. Eski Ahit’te yer alan bölümde ise şu dizeler geçmekte:


Bak, bir rüya gördüm” dedi,

güneşin, ayın ve onbir yıldızın bana doğru eğildiklerini gördüm.

Tekvin 37:9


Renklere gelecek olursak… Ay ve yıldızların sarı, turuncu ve beyazın parlak tonlarındaki ışıkları remin geneline hakim. Bu renkler prusya mavisi, lacivert ve morun ağır tonunu kırarak resme adeta aydınlık katıyor. Aynı zamanda bu parlak doğal ışıklar evlerin pencerelerinden sızan yapay ışıklara göre son derece güçlü görünüyorlar.


Van Gogh‘u diğer birçok sanatçıdan farklı kılan tekniği, boyaları palet üzerinde karıştırmadan doğrudan tüplerden alıp kullanmasında yatar. Bu şekilde kalın, geniş ve kaba fırça darbeleri ile resimdeki renkler ve tonlar hiçbir zaman karışmaz. Bir gece resmi için renklerin birbiri ile kaynaştırılıp karaltılar ve siluetler oluşturulması beklenirken Van Gogh bu belirgin darbeleri resimde koruması ile seyirciye farklı bir gece deneyimi yaşatıyor. Ay ve yıldızların ışıkları sanki çevrelerinde dairesel olarak dönmekte, uyumlu şekilde gökyüzündeki bulut hafif bir rüzgarla kıvrılmakta, dağların yüzeyi, köyün ağaçları ve ön plandaki serviler hep bu rüzgarın etkisiyle dans etmektedir sanki. Gözlerinizi kapayıp tekrar açtığınızda resmin canlanacağını sanırsınız. Van Gogh‘un bu etkiyi sadece renkler ve fırça darbeleriyle yaratmış olması da onun dehasının farkına varmamız için yeterlidir.


Ressamın zor hayatını, ruhsal gelgitlerini ve çaresizliklerini duygusal kırılganlığı ile harmanladığı bu eser onun için bir umut arayışı mı, yoksa sakinliğe ve huzura dair bir özlemi mi simgeliyor, bunu asla tam olarak bilemeyeceğiz. Fakat, gecenin karanlığında parlayan ay ve yıldızların altındaki bu kasaba manzarası tüm zamanların hafızalarda en çok yer eden görüntülerinden biri olmaya devam edecek.


İlham


Müzik: Don McLean – Vincent (Starry, Starry Night)


Küçük Bir Not


Uzun çalışmalar sonunda, tablonun 25 Mayıs 1889, saat 04:40’taki gökyüzünü gösterdiği tespit edilmiştir. Ay’ın henüz ilk hilal biçiminde olması ve Venüs gezegeninin ufukta görüntülenmiş olmasından yola çıkılarak tablodaki yıldız ve gezegenlerin gün doğarken resmedildiği anlaşılmıştır. Ayrıca bunda ressamın yine o tarihte yazdığı bir mektup da önemli veriler içermektedir.

Comments


DÖNÜŞÜMLER

KÜLTÜR SANAT AĞIRLIKLI KİŞİSEL BLOG

  • Facebook
  • Twitte
  • Pinteres
  • Instagram

Teşekkürler!

© 2022 by Dönüşümler

bottom of page