Kertenkelenin Isırdığı Oğlan
- Esra Duygu

- 6 Ara 2022
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 Ağu
Salvete, amici!
Bugün sizlerle birlikte kendi zamanının en devrimci sanatçısı olan Caravaggio’nun Kertenkelenin Isırdığı Oğlan (Boy Being Bitten by a Lizard) adlı eserini inceleyeceğiz.

Ressam: Michelangelo Merisi da Caravaggio
Eserin Bitiş Tarihi: 1594-96
Eserin Bulunduğu Yer: Londra Ulusal Galeri
Eserin Gerçek Boyutu: 66 x 49.5 cm
Tür: Portre
Stil: İtalyan Barok
Teknik: Yağlıboya
Materyal: Tuval
1594/96 tarihli bu tablo, Monsenyör Pandolfo Pucci'nin himayesindeyken "satış için" yapılan iki çalışmadan biridir. Tablonun burada inceleyeceğimiz ikinci versiyonu, Londra Ulusal Galeri'de sergilenirken; diğer versiyonu (birkaç sene önce yapılmış ilk versiyon) İtalyan bilim adamı Roberto Longhi tarafından kurulan enstitünün duvarlarını süslemekte.
Tabloya bakmaya başlamadan önce biraz Caravaggio'nun resim tekniğinden kısaca bahsedelim istiyorum, çünkü hayat hikayesi ve detaylı bilgiler için ayrı bir yazı yayınlamayı düşünüyorum.
Floransa'da bir sanat okulu olan SACI'da görevli araştırmacı Dr. Roberta Lapucci, Caravaggio'nun yakın arkadaşı Giovanni Battista Della Porta'nın verdiği fikirle, ressamın modellerini adeta fotoğrafladığını ortaya sürdü. Ona göre Caravaggio, bir tür karanlık odada çalışıyor ve modellerini tavandaki bir delikten sızan loş ışıkla aydınlatıyordu. Ve görüntüsünü bir lens ve ayna yardımıyla tuvale yansıtıyordu. Karanlıkta görünen kimyasallar ve minerallerle karıştırdığı beyaz kurşunla, tuvale yansıyan görüntünün üzerinden çizim yapıyor, daha sonra da resmi tamamlıyordu.
Bugün "ışık ve gölge ustası" olarak tanımladığımız ressamın kullandığı bu yöntemin fotoğrafçılığın temeli olan ilkeleri içerdiği aşikar. Belki de karanlık odayı, ressamlar arasında ilk kez kullanan oydu. Fakat tablolarında genellikle isyankar ve kaba bir duyguyu işlediği için izleyicileri ve eleştirmenler tarafından çoğu zaman eserleri nahoş bulunurdu. Bu da yaşadığı dönemde bile birçok tartışmanın doğmasına neden oluyordu.

Resmin odak noktasında bulunan çocuk, masanın üzerine doğru elini uzattığı anda çiçeklerin ve meyvelerin arasına gizlenmiş bir kertenkele tarafından ısırılıyor. Yüzünde acı bir ifade var. Elini can havliyle geriye doğru çekerken üzerindeki beyaz bol gömleği kayarak omzunu açmış. Burda ani, beklenmedik bir acı karşısında saflığın yitirilmesini görüyoruz.
Detaylara yakından baktığımızda ise söylenecek çok söz var. Örneğin, gencin acı ifadesinin oturduğu yüzüne odaklanalım. Bir duygu nasıl bu kadar mükemmel işlenebilir? Olduğu gibi bırakılmış, üst üste gelen fırça darbeleri sayesinde tabii ki. Kulağa acemi işi gibi geldiğinin farkındayım ama resme tekrar baktığımızda aslında yapılan bu tekniğin, renk tonlarının ustalıkla karışmasına ve çeşitlenmesine neden olduğunu görüyoruz. Bu da, çocuğun kaşlarını çatmasının mükemmel bir başarıyla vurgulanmasını sağlıyor. Burada benim dikkatimi çeken başka bir şey daha var. Figürün omzunun duruşu ve çıplaklığı ile kızarmış kulak arkasında saçların arasına iliştirilmiş çiçek, sanki bir yerde onun içinde bulunduğu gündelik çevreyi de yansıtıyor değil mi? Çünkü Caravaggio sık sık resimlerine efemine gençleri konu eder, onlarla arkadaşlık kurardı. Buradaki simge ise tamamen açık istek, kışkırtma amaçlı yerleştirilmiş. Bu, figürün aynı zamanda takdir edilme isteği barındırdığını da gösteriyor.

Bu detayda kertenkelenin çocuğun üçüncü parmağını ısırdığını görüyoruz. Üçüncü parmak, 17. yy'da da bugün olduğuyla aynı anlama geliyordu. Cinsellik için bir metafor içeriyor.
Bir işçinin eline benzeyen kirli tırnaklarına bakın. Tabloların sipariş üzerine satış için yapıldığını yukarıda anlatmaya çalışmıştım. Ve Caravaggio, her ne kadar paraya ihtiyacı olsa da ne kadar yetenekli ve zeki olduğunun gayet de farkındaydı. Salt para kazanmak için zorlama işlerden hoşlanmazdı. Gelgelelim hayatını devam ettirebilmek için de her birimiz gibi paraya ihtiyaç duyardı. Bu rahatsızlığını da sipariş edilen resimlere gizli simgeler ekleyerek göstermeyi alışkın haline getirmişti. Kirazlar... O dönem için cinselliği çağrıştırırlardı.
Figürün kertenkelenin ısırığından dolayı elini aniden geriye çekmesi de son derece gerçekçi bir ivedilikle betimlenmiş. Daha önce okuduğum bir kitapta, Caravaggio'nun biyografisini kaleme alan yazarlardan biri, kertenkele elini ısırdıktan sonra oğlanın çığlığının bile neredeyse duyulabildiğini yazmıştı. Belki tiz bir çığlık. Dikkatli bakın, siz de duyuyor musunuz?
Bundan önceki sanat eleştirmenleri tablodaki çocuğun, Caravaggio'nun kendisi olabileceğini öne sürmüştü. Fakat günümüzün en önemli sanat eleştirmenlerinden biri olan Michael Fried'in yorumu içlerinde en ikna edici olanı. Omzunun üzerinden bakan çocuk, kuvvetle muhtemel ressamın şövalenin önünde nasıl oturduğunu izliyordu. Alttaki ikinci versiyonda çok daha rahatça görebileceğiniz minik bir detay var. Cam vazoya şövalenin önünde oturup resmi üzerinde çalışan Caravaggio yansıyor. Bu yüzden bu detayı unutmayın. Manet, Courbet, Velazquez veya Caravaggio'nun öğrencilerinin tablolarında omuzları üzerinden resmin dışına bakan bir figür görürseniz, resmin içinde bir yerlerde kuvvetle muhtemel ressamın da bir yansımasını görebilirsiniz. Bu başarılı kompozisyon tekniği yıllar boyunca başka sanatçılar tarafından da uygulanmaya devam etti.
Buna dayanarak şunu söyleyebiliriz ki, ilk tablodaki figür kesinlikle Caravaggio değil. Ancak birkaç yıl sonra yapılan ikinci resimde ressam cam vazoda kendi yansımasını çizmiyor. Caravaggio çok zeki biriydi. Bunu yanlışlıkla yapmış olabileceğine inanmıyor. Bence burada bilinçli bir seçim yapılmış. Kendi yansımasını çizmeyi reddetmiş. Bu da işte yıllarca tartışılan bir bulmaca yaratmış. Daha sonraları fark ediliyor ki, resimdeki figür Caravaggio'nun o dönemlerde sevgilisi ve arkadaşı olan Mario Minniti'nin ta kendisi.
Tüm bu detaylara birden bakınca resmin çok karmaşık cinsel mesajlar içerdiğinde sanırım hemfikirizdir. Bunun yanı sıra; zevkin zamanı gelince acıya dönüşebileceği gibi ahlaki bir ders de veriyor olabilir. Gençliğin kısa sürdüğünü, hiç beklenmedik bir anda acının hatta genel olarak düşünecek olursak ölümün gelivereceğine dair bir uyarı da olabilir. Ama bana sorarsanız, başka derin bir anlamı daha var. Omzunun üzerinden acı içinde bize bakan bu çocuğun bulunduğu resmin yüzeyinin bir ayna olduğunu düşünmeye başladım. Hemen hemen herkesin vardığı kanının dışında, sanatçının hatta figürün gözlerinin arkasında bile bizlere yer yok. Çünkü tıpkı edebiyat veya müzikte de olduğu gibi sanat, kişinin ruhunu sezgisel bilgiye yönlendiriyor. İnsan zihnini mantıklı bir açıklaması bulunmayan yollarla uzayda bulunan bir yere, bir noktaya çıkarıyor. Bunu sanırım en kolay şu şekilde anlatabilirim. Doğanın birer kopyasını çizen ressamlardan farklı olan kitleyi düşünelim. Onların yaptıkları resimler, her ne kadar "fotoğraflanmış" gibi gözükse de aslında her biri birer zihinsel yansıma değil midir?
Öneriler



link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link link